İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca kabulünün 74.yıldönümü olan bu gün, yüzyıllar boyunca süren bir mücadelenin ürünü olarak, insanların doğuştan ve eşit bir biçimde sahip oldukları hakları ifade eden uluslararası bir belgenin kabul edilişinin kutlandığı bir gündür.
Birleşmiş Milletler Kurucu Antlaşmasında önemli bir yer tutan insan hakları, 10 Aralık 1948 tarihinde “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” ile özel bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Ülkemiz tarafından da 6 Nisan 1949’da onaylanan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, tüm insanların hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan oluşlarından dolayı eşit, hür ve onurlu yaşama hakkına sahip olmalarını garanti altına almıştır. İnsan hakları, tüm insanlığın ortak değeri ve uygar ülkelerin ortak paydasıdır. İnsanlar arasında hiçbir zaman dil, din, ırk ayrımı gözetmeksizin onlara hür, eşit bireyler olarak, insan onuruyla bağdaşan tarzda muamele etmek, insan hakları kavramının özüdür. İnsan hakları, çağdaş uygar toplumun temel özelliklerindendir. İnsan hakları demokrasinin vazgeçilmez unsurudur.
İnsan Hakları sorunu, bütün ülkelerin gündemindedir. Bütün ülkeler, insan hakları ihlallerine meydan vermemeyi başlıca görev olarak kabul etmek durumundadır. Ancak insan haklarının korunması görevi, sadece hükümetlerin başarabileceği bir iş değildir. Bu görev; bütün kuruluşların, aynı zamanda bütün insanların işbirliğini gerektirmektedir. Bu çerçeve içerisinde, insan hakları bilincinin ve insan haklarının tam olarak benimsenerek uygulanması için gerekli sorumluluk duygusunun toplumda ve bütün insanlarda bulunması büyük önem taşımaktadır.
İnsan onuru ve eşitlik, insan hakları fikrinin merkezinde yer alan iki temel değerdir. Bütün insanların eşit olması, insan haklarını evrensel kılar, insan hakları daha iyi ve onurlu bir yaşam için gerekli olan temel standartlar tanımlandığında anlaşılabilir.