Öncelikle found footage ya da diğer adıyla ”buluntu film”den kısaca bahsedelim. Bir filmin tamamının ya da önemli bir kısmının amatör kamera görüntüleriyle aktarılmasıdır. Film izleyiciye video/kamera kayıtları olarak sunulur. Doğallık katmak için görüntüler yer yer titrektir. Bu sayede izleyici olayı daha gerçekçi olarak algılar ve kendini filmin içinde hisseder. Bu teknik çoğunlukla korku filmlerinde kullanılır. Paranormal Aktivite, Cannibal Holocaust ve Blair Cadısı en ünlü örnekleridir.
The Blair Witch Project
1999 yılında vizyona giren bu film beklenenden çok daha büyük bir ses getirmişti. Sadece 60.000 $ bir bütçe ile çekilen film, toplamda 250.000.000 $’lık bir hasılat elde etmişti. Böylece zor bir başarıya imza atmıştı. Filmin bu kadar popüler olmasının sebebi, insanların filmin gerçek olduğunu düşünmeleriydi. Resimden de görebileceğiniz üzere filmin oyuncularının kayıp ilanları, film vizyona girmeden önce etrafta yayılmaya başlamıştı. Ve kaybolan 3 üniversite öğrencisinin kamera kayıtlarının sinemada yayınlanacağı söylendi. Olayın perde arkasını bilmeyenler bu merak ile filme akın etti.
Bu filmi başarılı yapan tek şey sadece pazarlama stratejisi değil tabii ki. Found footage türünün atası sayılan yapım, izleyenleri kendini filmin içinde hissettiriyor. Bunda yapılan çekimlerin çoğunun amatörce ve doğaçlama yapılması çok büyük bir etken. Film ise Blair Cadısı isimli bir miti araştıran üç üniversite öğrencisinin araştırmaları sırasında ormanda kaybolmalarını anlatıyor. Bu filmi sizlere şiddetle tavsiye ediyoruz.
Cloverfield
2008 yılında vizyona giren bu filmin konusu aslında çok basit. Hikâye, bir canavarın New York’a saldırdığı esnada 6 kişilik grubun başından geçenleri anlatıyor. Hikâyenin bu kadar basit olması gözünüzü korkutmasın çünkü bu filmi izlerken adeta kendinizi o 6 kişiden birisi olarak görüyorsunuz. Çok başarılı kamera çekimleri adeta biz seyircileri büyülüyor. 25.000.000 $ bütçe ile çekilen film, 170.000.000 $ hasılat yaparak oldukça büyük bir iş çıkardı. Found footage filmleri genelde korku temalı oluyor. Ancak bu filmi de korku filmi olarak bekliyorsanız hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Film, sizi korkutmak yerine 90 dakikalık bir aksiyonun içine sokuyor. Şimdiden iyi seyirler.
The Dyatlov Pass Incident
2013 yılında vizyona giren film, Dyatlov Geçidi Vakası olarak da bilinen ve sırrı hala çözülemeyen bir olaydan esinlenerek yapılıyor. 1959 yılında 9 dağcı arkadaş, Ural Dağları’na 2 haftalık bir gezi yapmayı planlayıp yola çıkıyorlar. Ancak 2 hafta sonunda kendilerinden haber alınamıyor. Bunun üzerine arama kurtarma ekipleri, 9 dağcının da cesetlerini buluyor. Bu vaka size normal bir olay gibi gelebilir ancak henüz her şeyi duymadınız! Cesetler çıplak bir şekilde bulunuyor ve gençlerin hipotermiden öldükleri saptanıyor. Ancak bazıların kafatasının parçalanması, dili kopuk birinin bulunması, iki kişinin gözlerinin olmaması ve bazılarının da kaburgalarının kırık olması işleri garipleştiriyor. Ayrıca iki ceset üzerinde yüksek derecede radyasyon belirleniyor. Bu üzücü olayda dağcıların ölüm sebebi resmi kayıtlara “bilinmeyen bir güç” olarak geçmiştir.
Gelelim filmimize… Film, bu olayı araştırmak isteyen 5 üniversiteli gencin Ural Dağları’na gitmesi ile başlıyor. Burada sıra dışı şeyler yaşayan kahramanlarımız hiç beklemedikleri bir durumla karşılaşıyorlar. Özellikle son 40 dakikasının çok yüksek bir gerilime sahip olduğunu söylemezsek olmaz. Filmi izlemediyseniz şiddetle tavsiye ediyoruz.
REC
REC, 2007 yılında vizyona giren İspanya yapımı bir korku filmi. Adını da kameralarda yer alan kayıt tuşundan alıyor. 1.500.000 $ bütçe ile yapılan film, yaklaşık 33.000.000 $ hasılat elde etmiştir. Hikâye, bir TV muhabiri ve arkadaşının itfaiye ile röportaj yaptığı sırada gelen ihbar üzerine olay yerine gitmesiyle başlıyor. Biz hikâyeyi kameramanın çekim yaptığı kameradan izliyoruz. Apartmana gelen ekip, yaşlı bir kadına yardım etmeye geldiklerini düşünüyor. Ancak o sırada binanın içinde bir virüs yayılıyor. Ve kahramanlarımız zombilerle dolu bir apartmanda yapayalnız kalıyorlar. Özellikle son dakikaları cidden çok etkili olan bu filmi izlemediyseniz sizi hemen filmi izlemeye davet ediyoruz! Şimdiden iyi seyirler.
Trollhunter
2010 yılında vizyona giren Norveç yapımı bu filmin çok bilindiğini söyleyemeyiz. Ancak eğer trol ya da bunum gibi varlıklara meraklıysanız bu film tam size göre! Hikâye, üniversiteli bir grubun kuzey ormanlarında hükümetin izinsiz avlanma yaptığını belgelemeye gitmesiyle başlıyor. Ancak daha sonra grubun başına gözlerine bile inanamayacakları bazı olaylar geliyor. Başta da söylediğimiz gibi çok bilinmediği için oldukça başarılı bir yapım olduğunu söylemek zor. Ancak biz bu filme de bir şans vermek istedik. Belki sizler de bir şans verebilirsiniz. Şimdiden iyi seyirler!
Yolculuğa Hazır Mısınız? İlgili Bağlantılara Göz Atın
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörlük ofis çalışanları, güvenlik görevlileri ve çay ocağı personeli, 24 Kasım Öğretmenler…
Belediye Başkanı Mehmet Kemal Yazıcıoğlu her hafta bir mahalleyi ziyaret etmeye devam ediyor. Son olarak…
Tokat Milletvekili Dt. Cüneyt Aldemir, 22 Kasım Diş Hekimliği Günü ve Ağız ve Diş Sağlığı…
Tokat, çevre illere göre yüksek uçak bileti fiyatlarıyla karşı karşıya; bu sorun acilen çözülmeli ve…
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tarım İl Müdürlüğü ve DOKAP iş birliği ile üreticilere “Milli Patates Çeşitlerinin…
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Artova Meslek Yüksekokulu İş Sağlığı ve Güvenliği Programı Öğretim Görevlisi Ferhat Şahin’in…