Perdenin Arkasındaki Tarih: Barbarians

featured

Milattan önce 31’de Gaius Octavian Augustus, Actium Savaşı’nda Yunanları bozguna uğrattı. Demokrasi yandaşlarının son direnişini de kırarak Roma’ya geri döndü. Döndüğündeyse yaptığı ilk iş politik rakiplerini ya suikaste uğratmak ya da sürgün etmek oldu. Böylelikle kendi gücüne karşı çıkabilecek herkesi ortadan kaldırmıştı. Tüm bu politik savaşları dört yılda bitirdi. 16 Ocak MÖ 27’de nihai gücü kendisinde toplayarak kendini Roma imparatoru ilan etti. “The Illistrious One” yani “Ünlü Olan” unvanını aldı. Tüm bu gelişmelerin üzerine Akdeniz’de yeni bir dönem başladı. Tarihçiler bu dönemi “Pax Romana” yani “Roma Barışı” olarak isimlendirdi. Bu göreceli barış döneminde Roma’ya refah ve istikrar hâkimdi. Yine aynı dönemde Kuzey İspanya ve Pannonia’yı -günümüz Macaristan’ı- ilhak etti. Part İmparatorluğu ile barış antlaşması imzaladı. Böylelikle doğu sınırını da güvene alan İmparator Augustus, Roma’da uzun süre barışın hâkim olacağına inanıyordu.

Bunlar yaşanırken Gaius Julius Ceasar, Galya’yı fethetmeye devam ediyordu. Artık bu cephede doğal sınırlarına ulaşan İmparatorluk, bölgede kalıcılığını sağlamak adına yol yapmaya başladı. Bölgedeki kabilelerin birleşmesini önlemek içinse birkaç kabileyle antlaşmalar imzalandı ve dostluklar kuruldu. Ancak işler istenildiği gibi gitmedi. MÖ 16’da  müttefiklere yardıma giden Roma lejyonları yenilgiye uğramıştı. Bu durum, Augustus’un bölgeyi fethetmek için savaş sebebi olacaktı. Augustus, bölgeyi fethetmek için üvey oğulları Tiberius ve Drusus’u kuzeye yolladı. Roma güçleri, Raetia’yı -günümüz Tirol şehri- ele geçirdi. Ardından Pannonia’da ayaklanan kabileleri bastırmak ve Galya’yı tamamen ele geçirmek için ikiye ayrılmak zorunda kaldı. Tiberius, Pannonia’daki isyanı bastırırken Drusus da birliklerini Elba Nehri’ne kadar ilerletti. Ancak MÖ 9’da Galya’dan geri dönerken atından düşerek vefat etti. Bunun üzerine komutayı Tiberius ele aldı. Ren ve Elba Nehirleri arasında yaşayan tüm kabilelere diz çöktürttü. Kabilelerin ayaklanmasını engellemek adına önemli kişilerin çocukları rehin alındı ve Roma’ya götürüldü. Dizinin hikâyesi buradan başlıyor.

Bu rehinelerden biri olan Cheruscili Arminius, kardeşi Flavus’la birlikte Romalı soylu bir ailenin yanına verildi. Böylelikle bir Roma vatandaşı olan Arminius burada Latince öğrendi ve Roma ordusunda görev yaptı. Aradan geçen 10 yılın ardından Galya bölgesindeki istikrar azalmaya başlamıştı. Kabileler hem kendi aralarında hem de kendi içlerinde bir güç mücadelesine girişmişlerdi. Bu güç mücadelesine, arkasında Roma olan Arminius da girmişti elbette. Roma da bu güç değişikliğini kendi çıkarına kullanmak istiyordu. Ren ve Elba Nehirleri arasındaki tüm toprakları fethetmek için hazırlıklarına başlamıştı.

Ancak MS 6 yılında Illyrıcum’da -günümüz Dalmaçya’sı- bir isyan çıktı. İsyanı bastırmak için harekete geçmeye hazır bir ordu ihtiyacı doğdu. Bunu yaptığı politik hataları telafi etmek için kullanmayı planlayan Tiberius, isyanı bastırmak için harekete geçti. Bölgeye Tiberius yerine Quinctilius Varus vali olarak atanmıştı. Varus tam bir general olmasa da kendisini idari işlerde kanıtlamıştı ve Galya Valisi unvanını almıştı. Kendisine sekiz deneyimli lejyon verildi. Varus, hemen gerekli işlerin yerine getirilmesi emrini verdi. Bu emirler kısaca; lejyonların devriye gezmesi, bölgeden vergi toplanması ve kabileler arasındaki sorunların çözülmesiydi. Ancak bazı lejyonlarının pusuya düşürüldüğü raporlarını alan Varus, bu başkaldırıyı bastırmak için bir plan hazırladı. Varus, yarı Germen yarı Romalı olan Arminius’la iyi ilişkiler kurmuştu. Onu kullanarak bölgenin istikrarını yeniden sağlayacağına inanıyordu. Bu sayede arkasına Roma desteğini de alarak Cherusci kabilesinin başına getirildi.

Ancak Arminius’un aklında farklı planlar vardı. Bölgede Roma vergisine ve hakimiyetine bağlı olmadan yaşamak için diğer kabilelerle güçlerini birleştirmek istedi. Ancak bunu başarması oldukça zordu. Çünkü Roma bayrağı altında büyümüş olan Arminius’a güvenmek soydaşları için bile zordu. Bölgedeki nüfuzunu arttırmak için Galyalı bir prenses olan Thusnelda ile evlendi. Bu evlilik hakkında birçok teori bulunmaktadır. Görüşlerden biri Arminius’un Thusnelda’yı kaçırarak evlendiğidir. Bir diğer iddiaysa Arminius’un Thusnelda’ya planlarını anlatması ve onu kendi müttefiği haline getirmesi şeklindedir. Tabii ki ikinci teorinin doğruluk payı daha fazladır. 

Yeterli meşrutiyeti kazanan Arminius, diğer kabilelerle gizli toplantılar yaparak onların da gücünü arkasına alıp bir savaş planı oluşturdu. Plan oldukça basitti. Romalı lejyonlar kış yaklaştığı için daha batıda yer alan mevzilerine çekilecekti. Kabileler, lejyonların yollarını değiştirmek için ufak bir isyan çıkaracaklardı. Varus bu isyanı bastırmak için ordusunu kaydırmak zorunda kalacaktı. Coğrafyayı bilen ve bölgede nüfuz sahibi olan Arminius’tan yeni bir harekat planı hazırlamasını isteyecekti. Arminius ise lejyonları en savunmasız olacakları yollardan geçirerek bölgedeki Roma hâkimiyetini ortadan kaldıracaktı. Plan, kabile savaş konseyinin de onayını alarak uygulamaya konulmuştu. Ancak daha planın başında Thusnelda’nın babası Segestes, Varus’un huzuruna çıkarak Arminius’u ihanetle suçladı ve hapsedilmesini istedi. Varus ise Segestes’in hareketlerini bir kıskançlık olarak algıladı. Onu hapsederek Arminius’un planına göre hareket etmeye devam etti.

Varus, Arminius’a bölgedeki Auxiliary birliklerini toplamasını emretti. Böylelikle isyanı çıkaran Galyalıları gene Galyalı birliklerle bastıracak, Romalı lejyonları fazla kayıp vermeyecekti. Ancak olaylar tam da Arminius’un planına göre ilerliyordu. Topladığı 15-20 bin kişilik ordusuyla Roma’ya destek vermek için değil, arkasından saldırmak için mevzilenecekti. Yaklaşık 25 bin Romalı, Arminius’un seçtiği rehberlerce yönlendiriliyordu. Rehberlerin ilerlediği yol başlarda geniş ve herhangi bir baskında savunulabilirdi. Ancak ilerledikçe bölgenin coğrafyası sık ormanlara evrilmişti. Disipliniyle ün salmış Romalı lejyonlar bile bu ormanda yürürken düzenleri bozuluyor ve saflarının sıklığı azalıyordu. Bir süre sonra birleşik Galyalı güçler, Romalılara ormandan ok ve mızrak fırlatmaya başladı. Bu ok yağmurunun hemen ardından Galyalılar topyekûn hücuma geçtiler. Bu hücumun amacı Romalıları yok etmekten ziyade onları yaralamak ve ikmallerine zarar vermekti.

Romalılar daha ne olduğunu bile anlayamadan Galyalılar geri çekildi. Varus, bunu bir fırsat olarak görerek ilerlemeye devam etti. Ancak ağır zırhlı birlikleri bu zor arazide hereket edemiyordu. Tüm bunların üstüne bir de şiddetli yağmur yağışı başlamıştı. Bu olumsuzlukların arasında kamp kurabilecekleri bir yer bulan Romalılar hemen bir savaş konseyi kurdu. Bunun yanı sıra sıhhiye çadırları ve konaklama çadırları da kuruldu. Konseyde alınan kararlarsa rehberler olmadan ilerlemeye devam etmek, yaralıları ve ağır yükleri geride bırakarak hızlanmaktı. Ne yazık ki Varus’un bu kararı da istediği gibi sonuç vermedi. Gece boyu yağan yağmur hem toprağı çamurlaştırmış hem de bir sis örtüsü oluşturmuştu. 

Yolculukları sırasında Romalılara sürekli baskınlar yapan Galyalı birlikler, Varus’u yeni bir önlem almaya itmişti. Aralarında 1 km olacak şekilde ordusunu üç parçaya bölen Varus, yolculuğuna bu şekilde devam edebilceğine inanıyordu.

Romalılar öğle zamanlarında bir açık bölge daha buldu. Burada da kamp kurarak ellerindeki seçenekleri değerendirmeye başladılar. Yapacak fazla bir şeyi kalmayan Varus, son çare atlılarını kuzeye yollayarak müttefiklerinden yardım almak istedi. Yolladığı birlikler de pusuya düşürüldü. Hiçbir çıkar yolu kalmayınca Varus ve rütbelileri intihar ederek yaşamlarına son verdi. Bunun üzerine birkaç lejyon subayı, komutayı ele alarak kalan askerleri güvenle Roma topraklarına ulaştırmak istedi. Ancak yolculukları sırasında onlar da pusuya düşerek hayatlarını kaybetti. Ele geçirilen savaş esirleriyse Galya tanrılarına kurban edilmiş veya çarmıha gerilerek sınırdaki ağaçlara asılmıştır. Neredeyse 8 lejyonun tamamının yok edildiği haberi Roma’ya ulaşır. İmparator Augustus’un kafasını duvarlara vurarak ve bağırarak “Varus, lejyonlarımı geri ver.” dediği rivayet edilir.

Kaynak:

  • Seidman, J. (2014). Remembering the Teutoburg Forest: Monvmenta in Annals 1.61. RAMUS-CRITICAL STUDIES IN GREEK AND ROMAN LITERATURE, 43(1), 94–114.
  • Brodersen, K. (2011). The Battle of the Teutoburg Forest. Arminius, Varus and the Roman Germania. CLASSICAL REVIEW, 61(1), 231–232.
  • Sheldon, R. M. (2020). Insurgency in Germany: the slaughter of Varus in the Teutoburger Wald. Small Wars & Insurgencies, 31(5), 1010–1043
  • https://www.britannica.com/event/Battle-of-the-Teutoburg-Forest

Hayal Gücünüzü Besleyin: Benzer Konulardaki Bağlantıları İnceleyin

0
tebrikler
Tebrikler
0
k_t_
Kötü
0
m_kemmel
Mükemmel
0
_zg_n
Üzgün
0
acayip
Acayip
0
komik
Komik
0
sinirli
Sinirli
Perdenin Arkasındaki Tarih: Barbarians

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

60 nerenin plakası Tokat Haberleri