Türkiye’nin ilk ve tek sanayi müzesi Rahmi M. Koç Müzesi, Dünya Müzik Günü’nde ziyaretçilerini notalara kulak vermeye davet ediyor. Pianoladan laternaya, akordeondan Kalliope’ye kadar müzenin zengin koleksiyonundaki objeler teknolojiyle birlikte büyük gelişim kaydeden müzik aletlerinin 150 yıllık tarihinin izlerini yansıtıyor
Dünya Müzik Günü ilk kez 1982’de Fransa’da Fête de la Musique yani Müziğin Festivali ismiyle kutlandı. Fransız müzik ve dans yönetmeni Maurice Fleuret’in amatör ya da profesyonel tüm müzisyenlerin sokak performanslarını cesaretlendirmek, sokaklarda, parklarda, çatılarda veya mağaza önlerinde müzik kavramını geliştirmek amacıyla en uzun gün 21 Haziran’da doğuşuna öncülük ettiği Dünya Müzik Günü, aradan geçen 41 yılda tüm dünyaya yayıldı ve şu anda 120 farklı ülkede binden fazla şehirde kutlanıyor.
Rahmi M. Koç Müzesi, Türkiye’de de ilk kez 2005 yılında kutlanmaya başlayan Dünya Müzik Günü’de ziyaretçilerini notalara kulak vermeye çağırıyor. Müzenin zengin koleksiyonundaki birbirinden kıymetli objeler, geçmişten bugüne müzik aletlerinin gelişimine tanıklık etme imkanı sunarken pek çok hikayeye de ortak ediyor.
Celal Şahin’den “Hamsinin Hikayesi”
Müzede sergilenen objelerden biri, Celal Şahin’in akordeonu… Çocuklukta merak saldığı akordeonu ve mızıkası ile okul temsillerinde yeteneğini gösteren Şahin, ilk profesyonel sahne deneyimini 1946 yılında 21 yaşında iken Caddebostan Gazinosu’nda yaşamıştı. 1949 yılında girdiği İstanbul Radyosu’ndaki programları ile Türkiye çapında ünlenen Şahin, “Sesle Çizgiler” adını verdiği mizah-komedi programı ile kendi dönemi ve sonrasında taklit edilemeyen bir komedi türünü Türkiye’ye getirdi. Akordeon eşliğindeki müzik ve mizahı harmanlayarak yaptığı sosyal ve siyasi hicivlerle ününü uzun yıllar sürdüren Şahin, Türkiye’nin yanı sıra İsveç, ABD, Almanya ve Hollanda’da şovunu sergiledi. Şahin’in oğlu Onur Şahin tarafından müzeye bağışlanan Hohner marka akordeon ve plaklar, görenleri usta sanatçı hakkında bilgi sahibi yaparken, sergilemeye Şahin’in meşhur “Hamsinin Hikayesi” plağına ait ses kaydı da eşlik ediyor.
Erol Büyükburç’un ilk besteleri bu piyanoda
Türk pop müziğinin duayen isimlerinden Erol Büyükburç’un eşi Emel (Ayas) Büyükburç’a ait 1900’lerin başlarından Swanborough/London piyano da müzede görülebiliyor. Sanatçı çift, Büyükburç’un birçok bestesinin ilk seslendirilişini bu piyano ile yapmıştı. Swanborough, anne ve babasının anısına piyanoyu bağışlayan, akademisyen Dr. Öğr. Üyesi Evren Büyükburç Erol’un MSGÜ Devlet Konservatuvarı’ndaki eğitiminde de kullandığı ilk piyano.
Altın madalyalı duvar piyanosu
1900’lerin başında Fransa’nın başkenti Paris’te üretilen duvar piyanosu, Gaveau marka… Gaveau firması, 1847 yılında Joseph Gabriel Gaveau tarafından kuruldu, 1889 yılında Paris’te gerçekleşen Dünya Fuarı’nda altın madalya sahibi oldu.
Senfoni tipi müzik kutusu: Kalliope
Kalliope müzik kutusu, 1900’lü yılların başında Almanya’nın Leipzig kentinde üretildi. Senfoni tipi müzik kutusu sayılan Kalliope, müzik kutuları içinde seslerin daha net çıktığı bir gelişimin ürünü… Orijinal müzik diskleri ile beraber sergilenen objeye eşlik eden müzik de Kalliope’nin orijinal müziği.
‘Tekerlekli keman’ olarak bilinen Laterna
Müzede görülebilecek müzik aletlerinden biri de laterna. Günümüzde sayısı çok az kalan ve ‘tekerlekli keman’ olarak da bilinen laterna, 17’nci yüzyılda icat edildi. Kolu çevrilerek çalınan laternada farklı sesleri çıkarabilmek için birçok tel bulunuyor. Sandık biçiminde bir yapıya sahip olan laterna, Yunanistan, Bulgaristan, Çekya, Romanya gibi ülkelerde yaygın olmasa da halen kullanılıyor.
Hem elle hem otomatik çalınan Pianola
1900’lerde ortaya çıkan pianola, ilk başta mekanizması konsol ya da kuyruklu piyanoların dış kısmına monte edilen, klavyeyi kontrol eden bir sistem iken daha sonraları mekanizma piyanonun iç kısmına yerleştirilerek, iki işlevli kullanılmaya başlandı. Bu sayede hem elle hem de pnömatik mekanizma vasıtası ile piyano otomatik olarak da çalınabiliyor. Perforajlı müzik ruloları ise oldukça geniş bir yelpazede müzik yapabilme olanağı sağlıyor.
Rahmi M. Koç Müzesi Hakkında
Rahmi M. Koç Müzesi Türkiye’nin ulaşım, endüstri ve iletişim tarihindeki gelişmeleri yansıtan ilk ve tek sanayi müzesidir. 16 binin üzerinde objeden oluşan koleksiyonu, çocuklara yönelik eğitimleri ve atölyeleri ile kültür ve eğlenceyi bir arada sunabilen tek adres olan Rahmi M. Koç Müzesi Mustafa V. Koç/Lengerhane binası ve Hasköy Tersanesi olmak üzere iki tarihi bina ile halihazırda 11 bin 250 m2’lik kapalı alana ve yaklaşık 17 bin metrekarelik açık alana sahiptir. Müze, salı-cuma 09.30 – 17.00, cumartesi-pazar 10.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.