Martin Luther King “İnsanın adil yasalara itaat etme gibi bir yasal sorumluluğunun ötesinde ahlaki sorumluluğu bulunmaktadır. Aynı şekilde, insanın adil olmayan yasalara karşı da itaat etmeme gibi bir sorumluluğu olmalıdır” diyor.
Türkiye’nin yeni normali hukuksuz uygulamaları düşündüğümüzde “adil olmayan yasalar mı var?” diye düşünmeden edemiyoruz.
Hukukçu değilim, adil olmayan yasalar var mıdır onu hukukçular söylesin.
Eğer adil olmayan yasalar varsa, onlara itaat etmekle yetinelim mi, yoksa bu yasaları değiştirinceye kadar onlara itaat mi edelim, yoksa bu yasaları ihlal mi edelim bunları da gerçek hukukçular söylesin.
Ancak, kişisel olarak adil olan yasaların da adil uygulandığına yönelik endişelerim var.
Tamam, yasalara karşı gelmeyelim ama yasalar kullanılarak yasal olmayan kötü uygulamalar yapanlara ne yapalım? Yasalar adil olsa da, bu adil yasaları uygulamayanların, kendilerine göre hüküm üretenlerin kötülüğünü ne yapalım?
Jonathan Swit’in dediği gibi sanırsın ki, ”yasalar örümcek ağı gibi; küçük sinekler örümcek ağına yakalanırken, eşek arıları ise örümcek ağını delip geçiyor”
Türkiye’de son dönemdeki uygulamalara bakınca insan, yargıçların tüm anayasal meselelerde nihai hakem olduklarını düşünmenin tehlikeli bir doktrin olduğu ve bunun bizi oligarşik despotizme götürdüğü hissine kapılıyor.
Siz de Türkiye’de hukukun kuvvetinin azaldığı, bunun yerine kuvvetlinin hukukunun geçerli olmaya başladığını düşünmüyor musunuz?
Sözünü ettiğim bu hukuksuz uygulamalar bugünlerde ne yazık ki Tokat Belediyesi’nde de sürdürülüyor. Hayat pahalılığının, geçim derdinin tavan yaptığı günümüzde çalışanların işine “geldiğiniz gibi gidersiniz” denilerek son veriliyor. Bu konuyu da yakında ayrıntılı olarak yazacağım.