Dünyayı kim yönetiyor biliyor musunuz? Kendini bilen!
Daha önce de yazdım.
“Uşağım bile olsa yanlışlarımı düzelten efendim olur” demiş Goethe. “Haşa sümme haşa”, elbette kimseden uşağımız olmasını beklemiyorum. Muradım “eğer bazı yanlışları düzeltmek istiyorsan, işe önce kendi hatalarından başlamalısın!” uyarısında bulunmaktır.
Ben de Sayın Fatih Gökdere’nin yanlışlıklarını düzetmesinde kullanabilir ümidiyle bir yazı kaleme almış ve muradım “kaptanı olmayan bir geminin, daha fazla hasar almaması, yanlış limana varmaması için, 2 yıldır yapılan yanlışlıkların düzeltmesi” dir demiştim.
Son gelişmelerden Sayın Fatih Gökdere’nin hala aynı yerde durduğunu ve yanlışlıklarının düzeltilmesi konusunu kendisine dert etmediğini anlıyorum.
Hala içinde bulunduğu konumunu anlayamadığını düşünüyorum. Kendisine yapılan bir uygulama ile ilgili yönetim kurulunda uğraşı vermek yerine, kendisi hakkında ki bu uygulamayla ilgili yetkisi olmadığı halde, TSO Başkanı sıfatıyla basın açıklaması yapıyor. Kamuoyuna böyle bir açıklama yapmak için bile TSO Yönetim Kurulu’ndan izin alması gerektiğini bilmiyor.
Bunlardan geçtim. İnsan istenmediği, bu kadar küçük düşürüldüğü bir yerde ısrarla neden durur? Neden hala komik, inandırıcılığı olmayan bir basın bildirisini yetkisi olmadığı halde “Tokat Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı” sanıyla yayınlar ve “Tokat iş dünyası ve üyelerinin geleceği için samimiyetle çalışmaya devam edeceğini” söyler.
Üyelerin ve TSO’ nun geleceği için 2 yıldır somut ne yapmış, ne yapmasına onay verilmiş de, yapmaya devam edecekmiş? 2 yıldır tek bir çivi mi çakmış? Ya da çivi çakılmasının önünü mü açmış?
Güya Odanın ismi iyice ayağa düşmesin diye konuşmuyormuş.
Peki, bu basın bildirisi ne? Seçim sonrası kendisine yapılan teklifi kabul ettiğinde zaten odanın ismi ayağa düşmüştü. Sonrasında da türlü bahaneler ileri sürerek, TSO’ nun kurumsal kimliğine zarar veren, ayağa ve milletin diline düşüren öncelikle kendisi değil mi? Yönetim kurulunun uyguladığı yaptırımların öznesi de, kaynağı da kendisi değil mi? İnsan öncelikle kendi yaptıklarından sorumludur. Kendisine yapılanlardan mağduriyet çıkarmak, yanlış yolda olduğunu açıklamaya yetmiyor.
Neymiş şeker hastası imiş. Allah şifa versin. Bilirim kötü bir hastalıktır. Strese de gelmez. Bu sebeple kaza da yapmış. Geçmiş olsun. İş şimdi duygu sömürüsüne mi kaldı? Anlatıp sonra da “ama yazma” demek bir oda başkanına yakışıyor mu? Peki, bu stresli ortamda durmayı ısrarla neden sürdürüyor? Madem yapılanlardan şikâyetçi, neden “bu kadar da olmaz kardeşim” deyip istifasını vermez de, hem kendisinin, hem odanın yıpranmasına, hem de Tokat TSO’ nun bu olumsuz uygulamalarla anılmasına sebep olur?
Bunların yanıtı var mı?
Neymiş efendim, oda yönetim kurulu güya kendisini küçük düşürmüş, o nedenle de verdiği sözde durmayıp, görevi bırakmamaya karar vermiş. Sayın Gökdere seçim günü kendisine sunulan teklifi kabul ettiği gün zaten “küçük düşmedi mi?” Hala da küçük düşürüldüğünün ayırdında mı? Hala kendisine yapılanları hak etmediğini mi düşünüyor? Sorun da burada! Tokat kamuoyu O’nun verdiği sözlerle ya da kendisine yapılanlarla ilgilenmiyor. Çünkü insanlar konuşup söz verene değil, sözünü tutup söylediğini yapana güvenir. Çünkü verilen sözde durmak ahlaki erdemliliktir ve sağlıklı ilişkilerin, güvenilirliğin en temel yapı taşlarındandır. Söz verip de sözünde durmama ise kişinin sosyo-kültürel düzeyiyle ilgilidir.
Kısa bir fıkra anlatayım. Adamın biri otoparkta arabasını park etmek için bir yer arar. Bulamayınca “Allah’ım bir yer bulmama yardım et, bir fakire sadaka vereyim!” der. Tam o sırada bir yer boşalır. Seninki döner “Rabbim teşekkür ederim sana gerek kalmadı!” der. İşte Fatih Bey’in ki de o hesap!
Direkt olmasa da, dolaylı yollardan yönetim kurulunu ve yönetim kurulunu destekleyen Oda Meclisindeki üyelerin suçlanmasına da çanak tutması doğru mu?
Tamam artık Bektaşi sırrı olmaktan çıktı, onlar da suçlu. Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklediler. Yahu sen doğrusunu, kendi üzerine düşeni yap, yönetim kurulu ile ilgili tasarrufa da Meclis karar versin.
Ancak konu bu değil! Konu hem kendisinin hem de Tokat TSO’ nun kurumsal kimliğinin zarar görmesidir ve elbette başkalarının da yanlışı vardır ama bunun birinci nedeni de kendisidir!
Katıldığı toplantılarda; örneğin OKA toplantılarında kendisine hangi gözle bakıldığının ve yalnız bırakıldığının farkında mı? Sayın Gökdere o toplantılardaki fotoğraflarına hiç iyice baktı mı? O toplantıda bulunanlar Sayın Demirkol’un içine düşürüldüğü yalnızlığı görüyor, paydaş olarak ciddiye alıyorlar mı? Sayın Gökdere bizlerin üzülerek baktığı bu manzarayı görmüyor mu? Sanıyorum, TSO’ nun iç yönergesi buna olanak veriyor. Yarın TSO’ yu temsil yetkisi de elinden alınıp, temsil yetkisi Meclis Başkanına verilirse düştüğü durumdan nasıl çıkacak hiç düşündü mü?
Sayın Gökdere hala neyin kavgasını veriyor? Bunun için istediği kadar sayıda bahane, mazeret uydurabilir ama kişisel düşüncem, kendisini haklı çıkaracak tek bir gerekçesi, tek bir özrü yoktur.
Eğer Sayın Gökdere ayak oyunlarıyla geldiği bir yerden ayak oyunlarıyla gönderilmek istenildiğini düşünüyorsa buna da şaşırmamalı, bahane üretmemeli, gereğini yapmalıdır. O da istifasını verip, alın atınızı verin tımarımı diyerek üzerindeki yükü atmalıdır.
Sayın Gökdere’nin kendisine uygulanan bu yaptırımları, başkalarının ağzından ve yönetim kurulundaki tek bir kişi üzerinden dillendirmeye çalışması da hala konunun önemini kavrayamadığını, hedef şaşırtmaya çalıştığı izlenimi vermektedir. Salt bu davranışları bile bu makamı hak etmediğini akla getirmekte ve kendisine uygulanan bu yalıtımı haklı çıkarmaktadır.
Dediğim gibi, anladık herkes gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklendiğini söylüyor. Ancak dünün tartışmasına girerek geleceği de kaybetmekte olduğumuz görülmüyor mu? Sayın Gökdere kafasını kuma gömüp, türlü bahaneler ileri sürerek karşısında yer alan yönetim kuruluna direnmekle ne elde edeceğini sanıyor? İtibar mı?
Üzgünüm, Sayın Gökdere çoğu insan için inandırıcılığını yitirmiştir. Bunu tekrar kazanmak istiyorsa, öncelikle üzerine düşeni yapmalı, Tokat TSO’ nun önünü açmalı, ancak bundan sonra gelişen olaylar üzerindeki değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaşmalıdır.
Unutulmamalıdır ki davranış; kendi imajımızı sergilediğimiz bir aynadır. Sayın Gökdere, hiç kimsenin gazıyla uçmaya çalışmamalıdır çünkü gazla uçabilir ama frenle konamazsın.
İşin özü; bırakınız Tokat TSO’ yu, dünyayı kim yönetiyor biliyor musunuz? Kendini bilen!