Tavşana kaç, tazıya tut diyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın küçük damadı Bayraktar’ın şirketi aracılığı ile İsrail ordusunun bazı çalışmalarına sponsor olduğu çıkmış ortaya. Baykar isimli şirketin, İsrail ordusunun savaş uçaklarını ve silahlarını üreten şirketle birlikte Azerbaycan’da fuar sponsoru olduğundan bahsediyoruz. Açıkçası meseleye elimizi vicdanımıza koyup ortalama seviyede bir zeka penceresinden bakınca hoş olmayan bir tablo çıkıyor ortaya. Bu şirketin sahibi olan damadın eşi de bir süre önce İsrail i protesto eden etkinliklerde slogan atmıştı. Bu aslında alışık olduğumuz bir durum. Yine üst düzey yöneticilerimiz İsrail yönetimini soykırımcı olarak suçluyor, kürsülerden yüksek perdeden haykırıyorlar. Ancak dünyanın gözü önünde hayfa limanına, yani İsrail devletine her türlü temel ihtiyaç malzemesini taşıyan, yani İsrail i besleyen gemiler de Türkiye den gidiyor. Hatta bu gemilerin ülkemizin yöneticilerinin çocuklarına ait olduğu biliniyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı bir İsrail markası olarak bilinen coca cola nın fabrika açılışını besmele ile yapıyor ki bu açılış ülke ekonomisine katkı sağlayacaksa elbette yapılsın. Ama bizim kıymetli halkımız İsrail’e ne zaman kızmış olsa coca cola şişelerini kırıyor enteresan değil mi? Halkımızın bir kesimi hamburger salonlarını protesto edip daha da öteye giderek oralarda yemek yiyen insanlara saldırıyor, ama daha önce ki gün Giresun da bir hamburger salonu tüm yörenin AKP li yöneticilerinin katılımı ile açıldı. Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Hepsi bir tarafa, neredeyse tüm dünya insanlığının gariban Filistin halkının yanında yer alıp, kendi ülke yönetimlerini İsrail’e verdikleri desteklerden dolayı protesto ettikleri bir dönemde Türk bayraklı gemilerimizin İsrail’e destek amaçlı her gün onlarca sefer yapmaya devam ediyor oluşunu akılla, vicdanla izah edebilmek mümkün değildir olamaz. Bu konuda onlarca soru sorabiliriz ama bu sorulara muhataplarımız tarafından ikna olabileceğimiz cevaplar alabilme olasılığı sıfırdır. Zaten muhataplarımız da bu işin içinde boğuluyorlar ancak seçmenlerinin büyük kısmı liderlerini sorgulamadan biat etmeyi inançlarının gereği kabul eden bir geleneğin mensupları olunca ne desek, ne sorsak havada kalıyor. Bu durum toplumumuzun karakteristik yapısı ile ilgili iki temel gerçeği gözler önüne seriyor. 1) Yukarıda bahsedildiği gibi, seçtiği lidere koşulsuz, sorgulamadan biat etmeyi bir gereklilik olarak algılayan bir seçmen yapısı. 2) Aslında yapılanların, uygulamaların son derece yanlış olduğunu görebilecek kadar gözlem yapabildiği, sorgulayabildiği halde, bu çarpık düzenden nemalandığı için sessiz kalan, yanlışa dur diyemeyen bir kesim. Bu durum 780 bin km kare lik kocaman bir coğrafyada yaşayan 85 milyon nüfusa ve huzur içinde yaşayabilmek için bir çok imkana sahip bir toplumun 70 yıldır gelişmekte olan ülke sınıfından gelişmiş ülke sınıfına çıkamayışının önemli bir nedenidir. Düşünsenize, sağcı kesim, özellikle mevcut iktidar yanlıları ülkede ne kadar olumsuzluk varsa bunların sorumlusunun CHP olduğunu iddia ederler. Oysa bu halk CHP vb partilere 75 yıldır sadece bir kaç defa ve tamamında kısa süreli koalisyon ortaklığı vermiştir. Bu gün itibariyle 22 yıldır tek başına ve güçlü bir halk desteğiyle iktidarda olan ve ne isterse yapabilme gücüne sahip bir siyasi parti ve ortakları var iktidarda. 22 yıl dile kolay. 22 yılda bir ülke sıfırdan zirveye çıkabilir. Japonya ve Almanya devletleri bu duruma somut iki örnektir. Ama aklın hakim olduğu, vicdanın, samimiyetin hakim olduğu bir yönetim gerekli. Nas ve biat kültürünün hakim olduğu bir gelenek bir toplumu ancak geriye götürür. Bilimden, ilimden gitmeyen yolun sonu karanlıktır. Din ise her insanın kendi vicdanıdır. Saygılarımla…